Ortaya çıkan ekonomik süreç yeniden gösterdi ki küreselleşmenin kendisi büyük bir problem yaratıyor. Buna rağmen Eylül ayında ‘önümüzdeki dönemde yeni küresel sistemde yer alma’ya dair verilen sinyallerin neyi içerdiğini görebilmek lazım. Sinyalin bu ilk bölümü daha çok muhataplarını ilgilendiriyor zira aralarında cereyan eden muhabbeti ve bu muhabbetin nelere gebe olacağını tam bilemiyoruz. Tam burada bizi ilgilendiren ve İhracatçılar Meclisi’nde yer alan patron ahalisinin de vaat olarak algılamış olabilecekleri ikinci bölüme geliyoruz: ‘üzerimize ne düşüyorsa yapmakta kararlıyız’.
‘Üzerimize’ ifadesinin ‘teba’ ve kendini ‘muhalefet’ konumuna saplamış tâbîler nezdindeki yankısı zaten mâlum. Sadece şu sorunun bile sorulmamış olması ‘iki partili/ittifaklı’ dostlar alışverişinin az bilinenli denklemlerde ‘eksili sayıların karakökü’ gibi davrandığını gösterebilir: “Üzerimize, düşenlerden daha fazla ne düşebilir ki” ya da daha popüler bir söylem ile “ne istediniz de vermedik ki daha fazlasını istiyorsunuz?”
Dünya üzerinde siyaset ve ekonomi yönetimi ile ilgili bir çok kaynak var. Kapitalizm, liberalizm ve bunların önlerine ek almış yeni sürümlerinin barındırdığı ‘zihin yapısı’nı bu külliyat üzerinden okumak ve anlamak mümkün.
Sorunun bu topraklardaki muadil yapısallığını ise daha çok post-rablerin söylemleri ve eylemleri inşa ediyor. Kitlelerin kontrolü adına halkların damarlarına enjekte edilen maddelerin ezilenler tarafında bulduğu değer de buna göre hızla azalmakta. Bu azalışı durdurmak adına yapılan her hamle, üzerine sinen pis kokular nedeni ile geri tepmeye de mahkum. Kendi havzalarında bunu farklı mecralarda farklı şekillerle kritik ediyorlar zaten ya da istatistiksel verilerin maniple edici kudretinin arkasında duramayacak kurumları devreye sokuyorlar. Bu normal bir durum. Bu durumun bir de dünya gündeminde oluşan yankısı var. Yerelde derde uğrayanların mızraklarını biraz daha esnek hâle getirebilmek adına servis edilen raporlar bunlar. Servis edilenlerden biri de ‘Sosyal Hareketlilik Rapor’ları. Servisçilerin bize ulaştırdıkları kadarıyla zenginler ve fakirler arasındaki uçurumun büyüme analizlerini içeren bu rapor 2020 yılına ait. Biliyoruz ki bahanelerle süslenmiş “ama”lar ‘pandemi’ sürecine özellikle işaret edecek; olsun biz yine de sinyal çakılan küresel sistemin merkezi forumlarından birinin hazırladığı bu raporun giriş kısmında ülke olarak ‘yer alışımıza’ bir bakalım: