Uzaktan izliyorum; yakından takip edebildiklerimin aksine akıl veren ve strateji uzmanı kesilen konformist zihinlerin en hafif tabiri ile ukalalıklarına rast geliyorum. Sanki her şeyi kendileri biliyor. Birilerinin dünyanın gözüne soktuğu çıkarları ve hesapları ekseninde bildiklerinin, ‘kocaman’ bir propaganda ürünü malûmat olduğunu göremiyorlar. Ne hikmetse kendileri dışında herkes bu tuzağa düşüyor. Atıflarda bulunarak bu dengesizlikler içinde kendime bir yer edinmek de istemem. Ancak uzun bir süredir gerek Azerbaycan üzerinden gerek Ukrayna üzerinden hareketlenen bölgesel mücadelenin orta noktasına İran’ın yerleştirildiği bilinmeyen bir şey değildi. Bunun pek çok nedeni var ve bunları anlamak ve anlatmak için üç beş satırlı sosyal medya ‘not’cuklarıyla yetinilemez. Yine de sadece 2022 Temmuz’unda yaşananlar bile siyonist ideolojinin ve aslında hegemonya savaşının planlarını görmek için yeterli olabilirdi; ya da siyonist yapının İran’da kurmak istediği yeni bir Azerbaycan için neler yaptığını bilmek. Bir ‘arz-ı mev’ûd’ efsanesi türedi gidiyor. Sanki siyonist devletin dini bütün bir zihinsel arka planı varmış gibi. Onların yapageldikleri en iyi şey işte bu. Yenilmez ve arkası güçlü, hedefi olan bir devlet imajı çizmek. Bu yüzden hemen hemen herkes “onlar izin vermeseydi Hamas bunu yapamazdı” diye bir yargıyı kullanıyor. Bu ihtimal dışı mı? Değil ama bunun için zaten bölgesel olarak daralmış ve köşeye sıkışmış hâlde olanların, yaşanan bunca zulme sessiz kalmalarını beklemek kimsenin haddine de değil. Bu hadsizlere normalleşme sürecini ne kadar takip ettiklerini sormak gerek. Herkes kendi imtihanın gereğini yerine getiriyor. Birilerinin ekmeğine yağ sürme edebiyatı bizim gibi oturduğu yerden hüküm vermeye alışkın bir toplum için sığınılabilecek en aciz durum. Öyle ya da böyle adamlar siyonist devletin dünya üzerindeki tüm imajına bir anda ‘soru işareti’ bıraktı. Sahnelerin medyatik arka planında sadece bize verilenleri gördüğümüzü bile bilmeyenlerin, komplo ve tuzak söyleminde bulunuyor olmaları bu yüzden komik geliyor. Gazze sanki hiç bombalanmıyordu ve İsrail, öyle barışçıl, polis gücüyle rahatı ve huzuru sağlamakla görevli insancıl bir devletti. Uzun bir zamandır Filistin Direnişi’ne karşı dünya üzerinde “özgürlük” ve “apartheid rejim” üzerinden sağlanan bir destek var. Direnişin son hamlesinin meşru bir müdafaa görülmesi bu yüzden anlamlı. Buna rağmen destekte bir azalma olabilir ama böyle bile olsa bu hareketin arka planı sadece mağdur ettikleri üzerinden yorumlanamaz. Tuzağa düşmüş ya da düşmemiş olsun Hamas zaten gelecek olan bir saldırıdan önce davranarak, dünya üzerinde kendini özgürlükçü atfedenlerin veya müslüman sayanların turnusolluğunu yeniden üstlenmiş durumdadır. ABD özelinde Batı’nın (bunu bir doğu-batı ayrımı olarak değil hegemonya bağlamında kullanıyorum) dönemeyeceği virajın öncesinde son kozlarını oynadığını görememek de, bunun sanki hemen yarın olacağını ummak da basitliktir. Kabullenmek istemedikleri tek şey şamar oğlanına dönen bir ülkede yaşayarak dünyanın değişen dengeleridir. O çok sevdikleri Batı’nın entelektüellerinin bile kabul ettiği ve öngördüğü bu değişimde en azından onların bize biçtikleri rolü oynamak istemelerini anlayabilir miyiz? Ulusal ve milliyetçi bir düşünce arka planına sahip olanlar için bunun anlaşılır bir yanı olabilir. Ancak bir müslüman olarak değil!