Hegemonik Gölgeler
Hegemonik Gölgeler
M. Sami Zini
Kendilerini efendi ve kendilerinden başka herkesi maşa olarak gören zihin dünyasının inşâ ettiği siyonist ideoloji, hem eski müttefiklerinden hem de yeni anlaşma zemini bulduğu yeni müttefiklerinden aldığı cesaretle, kendi iç sorunlarını gölgeleyecek ve mevcut dünya sisteminin el değişim mücadelesinde tarafını belli edecek hamleler atmaya başlıyor.
ABD’nin kendi hegemonyasındaki açmazının yansımalarını bölgede bulunan uydu devletlerinde görmeye devam ediyoruz. Çin’in tüm tahriklere rağmen ABD’nin ikinci dünya savaşında takındığı tavra benzer bir tavır göstermesi karşısında ABD, Ukrayna’da kendini amatörce oyunun içinde olduğunu gösterdi. Bunu saklaması ya da kamufle etmesi ne kadar mümkün olabilirdi? Aslında bunu saklamayacak kadar kibirli ve kendine güven duymuş olması ihtimali daha yüksek. Yine de Çin’in Arabistan-İran denkleminde yaptığı hamleye karşı CIA başta olmak üzere ABD’nin pek çok kurumundan ses gelmiş olması durumun karmaşıklığını ortaya koymakta.
Batı kurumlarının mevcut gelişmelerde almaya başladığı tavır Ukrayna senaryosu devam ettikçe tutarsızlaşmaya ve hızla ABD’nin güdümünde ilerlemeye başlıyor. Dağılmış AB’yi (günümüzdeki yapısız yapılaşmasıyla) hiç istemeyen ABD’nin kendilerini nasıl terbiye ettiğini görmüş olmaları kontrol mekanizmalarını hızla denklemin korku ayağına eklemlemelerini sağlıyor. Son zamanlarda Avrupa içinde siyonist İsrail’e karşı yükseltilen seslerin artması ve pek çok ülkede dünyadaki ‘apartheid’ rejimlere tepki gösterilmeye başlanması da karışıklığa meyleden iç işlerinin düzenlenmesini gerektirmekte. Bu karmaşanın savaş ekonomisi üzerinden halklara kabul ettirilebilir bir yolu bulunabilir mi bilinmez ama AB gibi kurumların kendilerinden bekleneni yapacağını biliyoruz.
İnsan haklarından dem vurmayı seven AB (işgal edilmiş topraklardaki) Tel Aviv’de yıllık Temsilciler toplantısı yapacak. Siyonist rejimin, AB Temsilciler Toplantısı’na pek çok Avrupa ülkesinde terör suçundan mahkum edilmiş bir savaş suçlusu olan olan Ben Gvir’i1 göndereceği konuşuluyor. Ben Gvir özelinde gösterilen tepkiler yine asıl gerçeği görmemizi engelleyen bir perde. Siyonist devlet içinde hakkında hüküm verilmiş ya da verilmemiş olsun vahşetle kendini özdeşleştirmemiş bir adam bulunabilir mi? Ya da asıl soru AB’nin kuruluşu ve genişlemesi ile yine BM kararları doğrultusunda illegal olan bir devletle ne işi olabilir? Bu alışık olduğumuz üzere ikiyüzlülük ve çifte standartla açıklanabilecek bir durum değil. Artık bu izahların da bir hükmünün ve karşılığının olmadığını biliyoruz. Bu kurumların kuruluşları ve gelişmeleri göz önüne alındığında en azından günümüzde ‘mevcut halklar’ından bağımsız oldukları ve ‘onlara rağmen’ birer kurum oldukları görülebilecek. Bu durum siyonist İsrail için de geçerli. Görmek istemeseler bile her hafta milyonlarca yahudinin faşist Netanyahu ve Ben Gvir koalisyonuna karşı yaptığı gösteriler de bunun yansıması. Peki bu gösteriler olurken ne oluyor? İşgalci güçler neredeyse her gün çoğu çocuk olmak üzere bir-iki Filistinliyi katlediyor. İşte Avrupa Birliği bu katliamın ortasında bir toplantı yapacak.
Toplantının konusu ve gündemi çok önceden belirlenmiştir muhakkak. Yine de Rıza Pehlevi’nin İsrail ziyareti sonrası İsrailli 32 Milletvekili’nin İran topraklarında Güney Azerbaycan Cumhuriyeti kurulmasına yönelik uluslararası destek çağrısında bulunmak üzere resmi mektup2 yazdıkları bir dönemde bu mektubun asıl muhatapları da merak konusu. Özellikle AB gibi kurumların kamufle edilmiş gündemlerinin tarihsel seyir içinde önümüze serdiklerini görünce toplantının aracılık mekanizmasını da görmezden gelmek mümkün değil. Knesset milletvekillerinin ifade ettiği şekliyle “Ayetullah rejimine ölümcül bir darbe olacak ve yeni bir müttefik” elde etme çabası olan bu girişim bir yandan acizliklerini ele vermekte. Rusya-Çin denklerimin ortasında kalacak olan apartheid rejimlerden ikisi olan İsrail ve Azerbaycan’ın duygusal müttefikliğini zaten biliyoruz. Aliyev diktatörlüğünün bölgede kimler tarafından desteklendiğini bilsek de İran’ı bölmeye dönük hareketlerin ilk defa somutlaştırılmış bu hâline kimlerin nasıl destek çıkacağını birlikte göreceğiz. Kendi kibirleri ile görmedikleri önemli noktalardan biri de İran’ın iç yapısı. Birkaç denemede bile şunu görememiş olmaları mümkün mü: İran, temelinin Azeri halkına dayandığı ama azeriliğin İranlılıkla iç içe geçtiği ve pek çok dini liderin ve çok sayıda rütbelinin azeri olsa da oradaki bu etnik kimliğin kendi kurguladıkları yahut Avrupa’da ortaya çıktığı gibi olmadığı.
İsrail-Azerbaycan ilişkisi öyle sığ bir ilişki de değil. Yaklaşık bir ay öncesinde Azerbaydan’da aslında İran’ı hedef alan ortaklaşa bir siber güvenlik merkezi inşâ edildi. İsrail’in Azeri diktatörlüğüne olan desteği İran tesislerine karşı gelecekte yapmayı planladıkları askeri saldırıya hazırlanmaya odaklandığı muhakkak. İsrail’in Bakü büyükelçisinin de bizzat ziyaret ettiği bu üs haricinde Azerbaycan’daki Birleşik Krallık Büyükelçisi’nin İran sınırındaki yaptığı gösteri de dikkat çekiciydi. Brexit’ten dolayı haddi bildirilenlerin taraflarını belli etme gösterisi. Bir de bu hamlelere Dağlık Karabağ üzerinden “kardeşlik” kurgulayan yerli işbirlikçileri de eklemek gerekiyor.
ABD’nin başarıya ulaşmaktan ziyade kaos yaratma planının bir parçası gibi görünse de bu kez kendine sıçrayacak kaosu uydu devletleri üzerinden dağıtmaya çalıştığı apaçık görünmekte. Zira bu kez kaosu yaratma planı başarısız olursa ABD’nin kendi eyalet sistemindeki çatlaklar daha da görünür olacak. Güney Azerbaycan’ın bağımsızlığından çok daha mümkün olan şey bölgedeki gelişmeler ışığında Diktatör Aliyev rejiminin düşmesi ve mevcut Azerbaycan’ın siyonist müttefikliğinden azad edilmesidir.
1 https://www.haaretz.com/israel-news/2023-05-04/ty-article/.premium/despite-criticism-israel-to-send-far-right-ben-gvir-to-eu-event/00000187-e838-d230-abc7-ff3ad16c0000
2 https://twitter.com/Caucasuswar/status/1652942831713918976
3 https://www.reddit.com/r/NewIran/comments/1335oaz/after_reza_pahlavis_travel_to_israel_israeli_mps/?xpromo_edp=enabled