deverân
deverân
M. Sami Zini
Seyid Ahmed eş-Şerif es-Senusi, 1917 yılında, sonrasında “yapılan davete icâbet etmekle hata ettiğimi anladım ama İslam Halifesi çağırdığında ne yapabilirdim ki” diye hüzünleneceği İstanbul’a gelir…
Yerine amcazâdesi Seyid Muhammed el-İdris’i vekil bırakır.
Amacı Direniş için Türk Hükûmetinden yardım istemektir.
Oysa Senûsi hareketinin itibarı yerli-milli denkleminin zamane figüranları tarafından tehdit olarak algılanmıştır bile.
Şerif’in kendisini halife ilan etme arzusunun(!) istihbaratını almışlardır bir yerlerden.
Aslında onun böyle bir iddiası olmamıştır. Hilafetin Osmanoğulları’ndan bir Arap hanedanına geçmesi necip millet müptezelleri için siyasi intihar olarak görülür.
Bölgesel istikrarın defterleri batıca dillere tercüme ettirilir.
Şerif’in, entrikalar ve gizli ajandaların sayfalarındaki kırışıklıklar geri dönmesini engeller.
1918 mağlubiyetiyle bu dönüş imkânsızlaşır ama Şerif ümidini kaybetmeksizin yollara koyulur. Anadolu’da başka bir hayal kırıklığına yelken açar.
Memleketini ve halifesini kurtarma gayretindeki saf insanlar arasında kendine yer bulur.
Köy köy, kasaba kasaba gezer.
Halkı Mustafa Kemal Paşa’yı desteklemeye teşvik eder.
Senûsi Hareketinin itibarı da, hayatlarını dinleri uğruna feda etmekten çekinmeyen insanlara ‘ölmelerini emretmek’ için kullanılır.
Yani yine Sükûtu hayal bırakmaz peşini Seyid Ahmed’in.
1923’te Şam’a gider.
Atatürk’ün politikalarına rağmen Suriye’yi tekrar Türkiye ile birleştirmek için uğraşır.
Yakalama kararı çıkmasıyla Mekke’ye hicret eder ve kral İbn-i Suud tarafından himaye edilir.
Bu sırada Senûsiler Seyid Muhammed el-İdris ve Ömer el-Muhtar idaresinde ölüm-kalım savaşına kendi bölgelerinde devam etmektedir.
…
Yıllar sonra
Nasır Yemen’de bir hükûmet darbesini organize eder…
Yemen’in meşru imamı Muhammed el-Bedir’i tahttan indiren güçlere liderlik eden General Sallal’ı destekler.
Arap Cumhuriyetçiliğin moda olduğu zamanlardır;
Filistin’de direniş devam ederken Nasır’ın Arap rakiplerini birbirine düşürerek büyüttüğü liderlik misyonunun bir parçası olarak askerlerini Yemen’e gönderdiği zamanlar…
…
Sonrası, malum yıl 1967.
Arbedeler arasında, herkes birbirini yerken İsrail önüne kurulan sofrayı temizlemeden kalkmaz.
Tarih tekerrür mü ediyor?
Belki evet
öyle veya böyle
birileri kendi yollarında,
kendi yapmaları gerekenleri
kendilerine yakışan şekilde yapıyorlar.
Belki de hayır
ayrı ahmaklık
aynı ahmaklık etrafında deverânda
sadece biz öyle görmeyi istiyoruz!