Rahat(sız)lık için bir cihâd çağrısı…

Rahat(sız)lık İçin Bir Cihâd Çağrısı

Ramazan geliyor; yani yeni bir “savm” mevsimi…

 

Savm “bir şey yapmaktan geri durmak1” demek; durmak ve düşünmek için büyük bir imkân. Yani başlamak ve niyet tohumlarını ekmek için hazır hâle gelebilme ihtimali…

 

Bu ihtimalin kendisi günlük yaşamlarımızda bir karşılık bulmalı! Yemeden içmeden kesilmekten farklı bir anlamla doğmalı bu mevsim; sahur ve iftar arasında savrulan midelerden; ekranların fahşâsının manevi havasına iknâ edilmiş gözlerin şaşı bakışlarından farklı bir güne uyandırmalı bizi. Ama günübirlik/gündelik değil; bağımlı kılındığımız bir şeyleri fark edebilme ve mücadele edebilme adına olmalı bu uyanış.

 

Rûze / ﺭﻭﺯﻩ  / Oruç “günlük” anlamına gelir. Belki de bu yüzden bir türlü karşılığını bulamaz vahiyle ama nedense bizde hemen derin bir anlam kuşanır. Zira günlük yaşamak, günü gün etmek çağımızın en geçerli durumlarından biridir. İçinde bulunduğumuz panda(o)mi(m) sürecinde “kısıtlanmış”lık bu durumları daha ileri taşıyor; mecbur kalmayı seçiyoruz çünkü başka bir seçeneğimiz yokmuş gibi davranmak işimize geliyor.

 

Buna rağmen bir niyetimiz var; eylemsel bir çağrımız! Rahat(sız)lık için bir cihâd çağrısı…

 

Davetimiz kendimiz için, “kendimizi ve ailemizi” ateşin azabından korumak için…

 

Aile içinde sağlanacak mutabâkat ve alınacak kararlar ile başlayacak bir sürece davet

 

Aşağıda yer alan maddeler verili bir liste olsun diye değil, yalnızca amaca matûf olarak dile getirilmiştir. Küçük çocukları olanlar için, gençler ve yetişkinler için mübarek bir niyet olması temennimizdir. Hiçbir dönem/yaş kaybedilmiş veya artık yapılması gerekenler içiniş işten geçmiş” değildir. Sağlanamayacak mutabakât için üzülmek; direnmemek ve teslimiyet için geçerli bir mazeret bulacak ve bu mazeretleri öne sürecek kadar yaşayacağımız meçhûldür.

 

Önerilerimiz ise yapmaktan geri durduklarımızı görünce bulunacaklar için “bismillah” demek içindir ve Ramazan’ın bereketini bu niyetimize hamletmektir.

İster bir kişi, ister on kişi…

Ekranlardan uzak durmak… Kısıtlanmış bir televizyon: Tüm bağlantılarını kesin; uydu kablosunu çıkartabilir ya da kanalları silebilirsiniz. İnternet bağlantısını kapatabilir, bağlantıları şifreleyebilirsiniz. Kontrollü faaliyetleriniz dışında fişinin çekili olması yeterli de olabilir. Ekranların olmadığı bir ortamda ekranlardan uzak durmak kolaydır. Olduğu yerde onu kendimize bağımlı kılmak onun efendisi olmak zordur. Bunu kumandalarla yapamazsınız.

 

Kısıtlanmış telefon kullanımları: Telefonların çok işlevselliğini kenara koymak; akşamları ortak bir çekmecede/dolapta toplamak. Önemli durumlarda, sosyal medya ve sanal mecraların akışkanlığına kendini kaptırmamak şartıyla konuşmaya ve haber almaya ayrılacak on/on beş dakika haricinde o ekranlara dokunmamak…

 

Kapalı bilgisayarlar, konsollar vb.: Gün içindeki çalışmalar (eğitim, iş vb) ve iftar sonrası faaliyetlerden birine hizmet etmediği sürece açılmayan ekranların tümünü ve işlevselliği aslında. Her ne varsa dâhil edebilirsiniz bu listeye. Tıka basa yemek mi, sigara içmek mi, uyumak mı, eğlence mi? Belki de hepsini kapsayan her şeyi tüketme! İlk gün zor olacak, ilk hafta çok daha zor.

 

 “Ama izlediğim dizinin yen..

  -Ama maç va..

  -Ama o filmi izlemeliy…

  -Ama işim var çocuklar oyalan..

  -İşten geldim yorgu…

  -Şu kitabı bitirsey…

  -Sadece birkaç dakika baksam…

  -Sahur ve iftar programlarını izles…

  -Biraz kestirs…

  -İki video seyredip…

  –Bölümü geçm…

  -Biraz oyun kass…

  –Bir tabak daha yes…

  -Son bir kez daha tüttürs…

  -Aman ne olacak k…”

 

Hayır! Sağdan sağdan gelseler bile direnmek gerekiyor. Kolay değil kabullenmek; ama böyle. Yirmi gün sonrası daha kolay olacak. Unutmayalım ki kabullenmesek de bağımlılık bizim sorunumuz, başka kimsenin değil. İşte başlıyor…

 

Boş ve can sıkıcı saatler… Tüketemediğimiz zaman! Kazınan mideleri avutmak için başına kurulan ekranların olmadığı zamanlar nasıl geçer? Yerinden ettiğimiz şeylere bakarsak bulabilir miyiz çözümü? Buluruz elbette; belirli bir programa dahil ederek veya doğaçlama zamanlamalarla bile şunların tümü yapılabiliriz:

 

* Mushaf ve meal okumaları… Sayfa sayfa ya da ayet ayet… Salt okumak ve hatmetmek için değil düşünebilmek için okumak (Öneri: Kur’an Mesajı/M.Esed – Diyanet Vakfı Meali – Tevhid Mesajı – İndiği Dönemin Işığında Kur’an Tefsiri/H. Elik – M.Coşkun)

 

* Kitap okumaları… Yine sayfa sayfa veya bölüm bölüm varsın Ramazan’da bitmesin kitap. (Öneri: Hz. Muhammed’in Hayatı – C.Vatandaş – Kur’an’a Göre Hz. Muhammed – İ.Derveze)

 

* Salât’ın menâsike dönüklüğünde anlam bulan (namaz) vakitlerin hepsinin evde cemaatle ikame edilmesi, üzerimize farz olan bu rekatların beraber kılınması herkes için rahmettir. Çocuklarımızı da imamlığa geçirebiliriz; onların arkasında namaz kılmak, onlarla beraber ayetleri sesli okumak ve sonrasında okunan ayetler üzerinde yapacağımız muhabbetler bereketli olacaktır.

 

* Sohbet ve muhabbet halkaları kurmak (Öneri: “Fikir sohbeti” usûlüyle her yaştan insanın dahil olabileceği sohbetler, her konu konuşabilir.)

 

* İzlemeler… Dinlemeler… Ekranları kapatıp kalmak; tam amacımız bu değil, bu bir niyet süreci… Belirli süreleri olduğu için Ömer ya da Ahmed b. Hanbel2 gibi dizilerin ailecek her akşam bölüm bölüm izlenmesi, arefe günü Bilal gibi bir animasyonun izlenmesi yapılabilir. İzlemeler sonrası bunlar üzerinde konuşulabilir. Gündüz saatlerinde Kur’an tilaveti, unutulan ezgiler, marşlar, türkülerin dinlenmesi yapılabilir.

 

* Oyun oynamalar, faaliyetlerKlasik ve geleneksel oyunlar veya kutu oyunları. Aslında bunlardan ne kadar çok var ama unuttuk ve unutturduk. Kocaman harflerle “hoş geldin Ramazan” yazıp beraberce boyayabiliriz ve onu bir yere asabilir; her geçen veya tutulan gün için işaret/takvim çalışması yapabiliriz. İfrat ve tefrit arasında yaşanmayacak gel-gitler haricinde bu oyunların da faaliyetlerin de çoğaltılması mümkün. Her birimiz, Ramazan mevsiminde ettiğimiz bu niyetle ilgili tek kelime veya tek cümle bile olsa rûznameler (günlük) tutabiliriz. Mesela bu mevsime özel İnfâk Kumbarası yapabiliriz. Gelin çocuklarımız, gençlerimiz ve kendimiz için ihtiyaç olduğu kadar imkanlarımız ölçeğinde ziynetlendirelim evlerimizi, yüreklerimizi.

 

Savm’ın tenkiye’sini (tekne orucu, yani künyelenmek/kimliklenmek için) ikame edenlerinden tam ikmâl edenlerine kadar çocuklarımızı, gençlerimizi, kardeşlerimizi, hepimizi heyecanlandıran ve sevindiren, umutlandıran; onca kulluklarımız arasından Allah’a olan kulluğumuzu hatırlatan ve unutturmayacak dirençleri sağlayacak olan bir şeyler geliştirelim. İlaveleriniz, eleştiriniz, şerhiniz, sorunuz, öneriniz varsa lütfen bize iletin. Zira biz müslümanlarız!

 

Vakit ikmâl vaktidir…

 

1   Müfredât – Ragıp el-İsfahâni

2   Herhangi bir bellek üzerinden izlemek internet ortamının sağlıksız koşulları nedeni ile muhakkak daha faydalı olacaktır. Buradan indirebilirsiniz: https://gencmuslumanlar.com/tag/Ahmed-bin-Hanbel-Dizisi/, https://gencmuslumanlar.com/hz-omer-dizisi-turkce-altyazili-hd-kalite-indir/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir