Çaresiz Değiliz! İmkân ve İmtihan

M. Sami Zini

Bunu niye paylaşıyorum? Soranlara ve zannedenlere cevap olsun; derdi olanlara çağrı olsun diye… “Cahil cesareti”mden değil! Arap değilim ama kendi tercihim olmayan bir ırk ayetiyle kalpazanlık yapacak da değilim. Öncelikle uzun süredir, yani gündem olmadığında bile Filistin mazlumları ile ilgili haberlerden kopuk değildim. Filistin benim için bu günlerin meselesi değil. Aksa Tufanı başladığından beri, çok öncesinde de olduğu gibi haber değeri olan diğer kanallarla beraber yaklaşık 20 Arapça 15 İbranice kanalı takip ediyorum. Gerek dil sorunları gerekse haber kaynakları noktasında kolektif bir çalışmaya istinaden 7 sanal makine, 1 notebook, 1 telefon ve bir kaç ara yazılımla, çeviri/düzeltme, ayrıştırma ve analiz yapıyorum. Bunları kendi sosyal medya ortamlarımda paylaşmak için yapmıyorum. Sahadan veri toplayan kanallara aktif bir koridor oluşturma çalışmasında ufacık bir node olarak yapıyorum. Ancak elimdeki verileri (hepsini değil) tüm platformlara aynı anda gönderiyorum. Bunu Aksa Tufanı kapsamında daha yoğun yapıyorum. Amaç dünya gündemini etkilemek, kitleleri harekete geçirmek ve gerçekleri göstermek; bunun için tüm araçları kullanmak. Hamas’ı mı destekliyorum: Evet çünkü onlar tüm imkânsızlıklarına rağmen askeri bir güç. Ama bu destek kayıtsız ve şartsız bir destek değil. “Yahudi düşmanı” mıyım: Hayır. Bunun dışında bir parti, kuruluş, klüp ya da örgüt sempatizanı/taraftarı/holiganı değilim. Dünya görüşüm Tevhîd’dir, bundan başka bir etiketi kabul etmiyorum.

Türkiye’nin savaşa dahil olmasını savunduğum falan yok. Sadece ilkesellik bekliyorum. Diplomasinin modern dönemdeki uzanımlarını da pazarlıklarını bilmek “müslüman olma” gerçekliğini değiştirmez. Siyonistlerin en büyük destekçisi olan Azerbaycan’a ve Amerika’nın hegemonik dengeyi yeniden kendine çevirmek adına kaşıdığı Ukrayna’ya yapılan İnsansız Silahların satışını sorgulamak zorundayım. Ki bunların havasını atanların şimdi sadece mikrofon başında gaz aldığını görünce. Bu durum denge ya da diplomasi ile açıklanabilecek bir durum değildir. Bu bağlamda kimsenin ekmeğine “yağ sürmek” ya da “yağdanlık” derdim yok.

İbrani kanallarda dolanan Atakum Belediye Meclis toplantısındaki meclis üyesinin konuşmasına dair videoda da açıkladığım gibi videonun haber metni yanlış olsa da içeriği doğru. Konuşanı Erdoğan’ın partisine ait bir milletvekili diye lanse etmiş olması konuşmadaki Hitler güzellemesinin cahilce olmasını haklı çıkartmaz. Tekrarlıyorum ki, maalesef bizde bu hâl pek çok. Hemen hemen Yahudi karşıtlığı ikiye ayrılıyor: Lanetli kavim ve Hitler artığı. Aynı şekilde Filistin davası da Kutsallık ve Milliyetçilik yorumlarına dayanıyor. Hepsi de hatalı. Her yahudi siyonist değildir, her siyonistin yahudi olmaması gibi. Siyonizmin temel köklerinin oturduğu zemin ilavelerle beraber faşist ideolojidir ve bundan bizde de bol bol var. İsrail devletinde talmut/tevrat bile şımarık siyonistin bir oyuncağıdır. Dikkat ederseniz, bu da bize çok tanıdık. Türkiye‘de Filistin meselesinin zemini, hem ahlaki, hem ilmi hem de politik olarak yanlış. Bu zihinsel yapının sosyal medyada dolanan hitler sözleri ile Filistin‘in haklı mücadelesinde yeri olamaz. Bunu tüm dünyada bu mücadelenin nasıl yönetildiğini görüp ülkemizde nasıl idare edildiğini izleyerek de kısa yoldan anlayabilirsiniz.

Yine aynı şekilde imalı sözler söyleyip, kimseye dokunmadan sıyrılma gibi bir ithamı da kabul etmiyorum. Yeri geldiğinde ilgili kişileri etiketlemekten de korkmuyorum. Bu mecralarda ne takipçi ne beğeni ne de kazanç derdim olmadı, olmaz ve yok. Sanal mecraların veriyi nasıl maniple ettiğini ve kullandığını, yeterliliğim kadar hem teknik olarak hem de ideolojik olarak izah edebilirim. Ancak bunu şimdilik X için söyleyemem. Bu öngörülen bir şey değildi. En azından el değiştirene kadar. Bunun da arka planını yine aynı hegemonik mücadelenin oluşturduğuna inanıyorum. Dünyanın hegemonik dengesi tarihsel bir kırılma yaşıyor ve ben bunu da farklı araçlarla takip etmeye çalışıyorum. Evet ben buyum, kendi çapım kadar eğleniyor! Bile olsam, hâlâ siz alıngan m’uslu’manlara yaptığım teklifimin arkasındayım. Bizim üzerimize görev olan kınamayı, icrâ makamında olanların aynı bizim acizliğimizle yapıyor olmalarına karşı, kendi sosyal medya ortamlarınızda yaptığınız kınamalarınızı onları “#etiket”leyerek yapın. Bunu yapabiliyorsanız buyurun yapın, bu mecrâlarda başkasının zalimine ses çıkartıp ‘kendine zulmedene sessiz kalma’ acziyetini artık bırakmak zorundayız. Ancak bunun, mesai saatlerinizin dışında meydanlara inmekle ve korna çalmakla attığınız gazların hazmı kadar kolay olamayacağını bilin. Bilin ki Türkiye’nin şu andaki gerçekliği genelde Avrupa’daki müslümanlar, ama özellikle Filistin destekçileri nezdinde, bugün konuşulması halinde suç kabul edilen üstü örtülmüş olgulardan oluşmakta. Onlardan bu konuda çok ciddi ve haklı eleştiriler alabilirsiniz (ben aldım). Buna cevaplarınızın “vatan, millet, sakarya, son kale” üzerinden olacağını biliyorum. Ancak bunlar cevap değiller ve karşılığı yok. Bu on yedi günden sonra da artık hiç olmayacak. Şamar oğlanına dönmüş biz müslümanlar ne zaman zalime sırf zalim olduğu için karşı koyabilirsek o zaman Adam olacağız. Zalim kimin zalimi olursa olsun! Şimdi yapılması gerekeni tespit edemeyen ve ettiğini zannederek içine daldığı ortamların bedelsiz olanlarını seçenlerin alacağı yolun ‘confor’u bellidir. Zira bugün bir kez daha anladım ki tatlı su müslümanı olmak çok kolaymış! Son soru: Muhalif miyim? Allah’a muhalif olmaktan yine O’na sığınırım!

Bu siteyi ve faaliyet alanını geliştirmek için, yardımcı olacak ve olmak isteyecek herkesin öneri ve tekliflerine açığız. Bu anlamda gönüllü olarak katkı sağlayabilecek arkadaşlara çağrı yapmak istiyorum: Editör, makale, haber derleme, medya içerik üretme, çizgi/karikatür, edebiyat, şiir, kitap kritiği, makale, sosyal medya vs… katkı sunabilecek herkesin verilerine ve emeğine bu site açıktır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir